2 Mart 2012 Cuma

Ya ben!?..


Hayat  adıyla adlandırılan şu süreçe, son derece kötü kokulu ve çirkin görünümlü bir paket taşıyan biri dahil olmuştu.
Yıllar yılı çoğu insan uzak durmayı tercih etti bu adamdan. Çünkü anlaşılamaz derecede çelişkili bir yükü vardı. Hem yükünü neredeyse hiç bırakmıyordu.
Öylesine kötü görünümlü ve öylesine bet kokulu bir şeydi ki taşıdığı... İnsanlar isteseler de yaklaşamıyorlardı. Gözlerini kapasalar, görmeseler de paketi... koku, o koku duyumsanamayacak gibi değildi... Burunlarını da tıkasalar öylesine nüfuz edici bir kokuydu ki... Kimse yanaşmaya cesaret edemiyordu.
Bazıları denediler. Ama dayanamadılar paketin içindekini görecek kadar. Topu topu en fazla bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda insan direnebildi ve görebildiler o paketin içini.
Onlar, o kokuyu yok sayabilenler, o görüntüyü hiçe sayabilenler... Paketin açılmasıyla saçılan o olağanüstü hoş ve sarhoş edici kokuyla mest oldular. Paketten saçılan çiçeklerin altında kalan paketin çirkin görüntüsünden özgür kalabildiler.
Onlar, çook büyük bir inci hayaliyle tüm rahatsızlıklara katlanabilenlerdi. Pompalanan sosyal kriterlere direnebilen ve o çook büyük inci için her şeylerinden vaz geçebilenlerdi. Ve hatta kavuştukları inciyle birlikte katlanageldikleri rahatsızlıklarından da kurtulmuşlardı.
Ancak bazıları da vardı ki itiraz ettiler: -Böylesine büyük ve mükemmel renge sahip, üstelik de olağanüstü düzgün yüzeye sahip bir inci, böylesine bir güzellik ve mükemmeliyet bu denli çirkin ve kötü kokulu bir kutuya konamaz. dediler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder