2 Mart 2012 Cuma

İnsan ve yaşam sorunu üzerine düşünceler. 1


Ya içine bakacak, solacak... Ya içine bakacak renklenecektir.
İçini görebilse, ne solabilir ne de renklenebilir. Çünkü içi (KENDİSİ) beyaz ışık gibidir. Tüm renk evrenini barındırır ve genel bakışla ancak beyaz olarak görülebilir. Newton'un güneş ışığına uyguladığı gibi bir prizmaya gereksinim duyar kendini ve kendisini oluşturanları (GERÇEĞİNİ) detaylı olarak görebilmek için. Bu prizma da, kendisini var edenin sunduğu klavuzdur (KK).
Nefse ölmekten kavranması gereken: Kendi gerçeğini reddetmek, veya yadsımak, ya da yoksayarak, ya da bildik tanımıyla ölmek midir... Yoksa öldürmek midir o niteliği?..
Ya yoksa bilinçli bir kararlılık, üst düzeyde bir farkındalıkla var olan niteliğini kullanmamayı tercih midir?
Hangisi değerlidir?.. Çölde aç kalmak mı, bostanda oruç tutmak mı?
Oruç acı verir... İnsanın yemeye her yeltenişi ve bu yeltenişin aldığı oruç kararına aykırılığının yarattığı çelişki ne büyük bir acıdır...
Bu acıyı (HAÇI) kabul, acıya katlanış ve bunun farkındalıktan kaynaklı bilinçli bir arzu, bu arzudan kaynaklı karalılıktan aldığı güçle var olması... İşte bu durumdur ki acıyı ORUÇ kılar, açlık olmaktan çıkarır. Yeltenişlerin, yemekle sonuçlandığı anlar (DÜŞÜŞLER) da olur. Ama oruca kalınan yerden devam kararlılığı kutsar bu aç kalışı.
Zorluk diye bir şey yoktur. Zorluk olarak tanımladığımız şey çölün sıcağından şikayettir. Çünkü, beklenti yaratırız. Oysa bakmayız, çöl kumunun bir karış altındaki habitatın hiç farkında değilizdir. Sıcakla (AÇLIK) öylesine meşgulüzdür ki; Sadece kumları ve ekmek olmadıkları gerçeğini görürüz. Oysa... Oysa... Bizim için ekmek olmadığı kesinlikle gerçek olan o kum, burada ve şimdi çok fazla sayıda cana hayat vermektedir (SÖYLE EKMEK OLSUNLAR). EKMEKtir zaten o kumlar. Hayat vericidirler kabul edene.
Kabul edersek (İNSAN YALNIZ EKMEKLE YAŞAMAZ) hayat verdiği pek çok can gibi bize de (AMA ALLAH'IN AĞZINDAN ÇIKAN HER BİR SÖZLE YAŞAR) ebediyen var olma gerçekliği içinde hayat sağlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder