9 Mart 2015 Pazartesi

Eleştiri

Ne kadar çok kullandığımız bir şeydir bu ELEŞTİRİ!

Doğal olarak iki tarafı vardır ELEŞTİRİ’nin: Eleştiren ve eleştirilen.

Ama çok daha önemli olduğunu düşündüğüm asıl konu, ELEŞTİRİ’nin -iki şekli- vardır.
Birincisi: Eleştirenin eleştirileni yaptıklarından dolayı eleştirmesidir...
İkincisi: Eleştirenin eleştirileni yapmadıklarından dolayı eleştirmesidir.

Birincisinde olay son derece nettir. Eleştiri kriterlerinin, doğruluğu veya yanlışlığı tartışılabilir olmasına rağmen; Eleştiren eleştirileni, kendi kriterlerine uymayan eylemlerden ötürü yargılamaktadır.

Ya ikincisi? Burada durum çok daha vahimdir.
Eleştiren eleştirilen hakkında doğruluğu sınanmamış bir imaj sahibidir. Eleştiren açısından, eleştirilenin özü veya karakterinin ve/veya mevcut durumun hiç önemi yoktur.
Kriter: yaratılmış imajdır. Eğer yaratılmış bir imaj söz konusu ise, tüm yargıları beklentiler belirler. Ki beklentilerin kaynağı yaratılmış imaj olduğu için daha önce de dile getirdiğimiz gibi eleştirilenin özü, kişiliği, karakteri, arzuları vb. tamamen göz ardı edilerek sadece ve sadece eleştirenin beklentileriyle ne denli örtüştüğü sınanır.

Bu noktada beklenti ve özgürlük ilişkisine değinmenin gerekliliği de tartışma götürmez.
İnsanoğlunun özgürlüğünün kıstası beklentileridir.
Özgürlük beklentiyle ters orantılıdır. Beklentiniz iyi bile olsa kölesiniz.
Yaşamın her anı kendine özgü bir gerçektir.
Oysa insan yaşamadığı gelecekle ilgili beklentiler yaratmakla öylesine meşguldür ki, anı ve o anın içerdiklerini beklenti yaratmak yani hayal kurmakla harcadığının farkında değildir.
Anı yaşamak yerine geçmişi anmayı ve geleceği kurgulamayı tercih eden insan kurgularına ya da anılarına köle değil midir?

Böylesi bir ikili ilişkide yaşanabilecek bir birliktelikten söz etmek yanlıştır. Yaşanabilecek olan şey ise ancak ve ancak... Eleştirenin; hem kendi bedeninde, hem de eleştirdiğinin bedeninde yaşama arzusudur.

Burada eleştirenin eleştirilmesi ise olanaksızdır.
Çünkü eleştirene yöneltilen eleştirinin kaynağı, yaratılmış olan imaja aykırıdır. Değil mi ki eleştiri yaratılmış imaja aykırı biri tarafından yöneltilmiştir; doğruluğu, tartışılmasına gerek bile olmaksızın reddedilmesi gereken bir eleştiridir.

Temel mekanizma ise yaratma yeteneğinin ideal dışında bir şey yaratamayacağı sanrısından gelir. Bir anlamda bu sanrı doğrudur aslında. Yaratılanın yaratana ait olması sebebiyle yaratılanla çelişmesi olası değildir ve yaratılan yaratan için idealdir. Ama yaratan tek değildir ki! Çok yaratan olunca çok da yaratılan olur ve sonuçta her yaratan için ideal yaratılanların bolluğunda yaşanan bir kaos doğar.

(Bu yazıda kullanılan YARATAN’ın Allah'la, YARATILAN’ın ise insanla ilgisi yoktur. YARATAN insandır ve YARATILAN da beklentilere dayalı imajlar.)


İsa Harutyun KUYUMCU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder