Ne kadar çok kullandığımız bir şeydir bu ELEŞTİRİ!
Doğal olarak iki tarafı vardır ELEŞTİRİ’nin: Eleştiren ve eleştirilen.
Ama çok daha önemli olduğunu düşündüğüm
asıl konu, ELEŞTİRİ’nin -iki şekli-
vardır.
Birincisi: Eleştirenin eleştirileni yaptıklarından
dolayı eleştirmesidir...
İkincisi: Eleştirenin eleştirileni yapmadıklarından
dolayı eleştirmesidir.
Birincisinde olay son derece nettir. Eleştiri kriterlerinin, doğruluğu veya
yanlışlığı tartışılabilir olmasına rağmen; Eleştiren eleştirileni, kendi kriterlerine uymayan eylemlerden ötürü
yargılamaktadır.
Ya ikincisi? Burada durum çok daha
vahimdir.
Eleştiren eleştirilen hakkında doğruluğu sınanmamış bir imaj sahibidir. Eleştiren açısından, eleştirilenin özü veya karakterinin
ve/veya mevcut durumun hiç önemi yoktur.
Kriter: yaratılmış
imajdır. Eğer yaratılmış bir imaj söz konusu ise, tüm yargıları beklentiler
belirler. Ki beklentilerin kaynağı yaratılmış imaj olduğu için daha önce de
dile getirdiğimiz gibi eleştirilenin
özü, kişiliği, karakteri, arzuları vb. tamamen göz ardı edilerek sadece ve
sadece eleştirenin beklentileriyle
ne denli örtüştüğü sınanır.
Bu noktada beklenti ve özgürlük ilişkisine
değinmenin gerekliliği de tartışma götürmez.
İnsanoğlunun özgürlüğünün kıstası
beklentileridir.
Özgürlük beklentiyle ters orantılıdır.
Beklentiniz iyi bile olsa kölesiniz.
Yaşamın her anı kendine özgü bir
gerçektir.
Oysa insan yaşamadığı gelecekle ilgili
beklentiler yaratmakla öylesine meşguldür ki, anı ve o anın içerdiklerini
beklenti yaratmak yani hayal kurmakla harcadığının farkında değildir.
Anı yaşamak yerine geçmişi anmayı ve
geleceği kurgulamayı tercih eden insan kurgularına ya da anılarına köle değil
midir?
Böylesi bir ikili ilişkide yaşanabilecek
bir birliktelikten söz etmek yanlıştır. Yaşanabilecek olan şey ise ancak ve
ancak... Eleştirenin; hem kendi
bedeninde, hem de eleştirdiğinin
bedeninde yaşama arzusudur.
Burada eleştirenin eleştirilmesi ise olanaksızdır.
Çünkü eleştirene
yöneltilen eleştirinin kaynağı,
yaratılmış olan imaja aykırıdır. Değil mi ki eleştiri yaratılmış imaja aykırı biri tarafından yöneltilmiştir;
doğruluğu, tartışılmasına gerek bile olmaksızın reddedilmesi gereken bir eleştiridir.
Temel mekanizma ise yaratma yeteneğinin
ideal dışında bir şey yaratamayacağı sanrısından gelir. Bir anlamda bu sanrı
doğrudur aslında. Yaratılanın yaratana ait olması sebebiyle yaratılanla
çelişmesi olası değildir ve yaratılan yaratan için idealdir. Ama yaratan tek
değildir ki! Çok yaratan olunca çok da yaratılan olur ve sonuçta her yaratan
için ideal yaratılanların bolluğunda yaşanan bir kaos doğar.
(Bu yazıda kullanılan YARATAN’ın Allah'la,
YARATILAN’ın ise insanla ilgisi yoktur. YARATAN insandır ve YARATILAN da
beklentilere dayalı imajlar.)
İsa
Harutyun KUYUMCU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder