Neden insanlara durmaksızın: Yanlışsın,
çünkü benim gibi düşünmüyor ve benim inandığıma inanmıyorsun. Diyoruz.
Ve neden bizim gibi olması için
sürekli baskı uyguluyoruz?
Biz bizim gibilerin arasında böylesine mi
büyük bir yalnızlık içindeyiz?
Yo, -Onlar doğruya gelsinler ve rahat
etsinler diye. Demeyin sakın, inanmam.
En hafif şekliyle ahmaklıkla itham ederim
sizi.
Daha ağır haliyle ise, -Yalancısınız.
Derim yüzünüze karşı.
Her birimiz hayatımızda çok net olarak
deneyimlemişizdir ateş ve yakıcılığını. Bazılarımız ateşle değil belki, ama
istisnasız herkes böylesi bir deneyim yaşamıştır.
Çocuktum, evimizde odun sobası vardı. Ve
alevlerin hareketi, rengi vb. nitelikleri olağanüstü bir şekilde
tüm benliğimi cezbediyordu. Benim sobaya doğru yaptığım her hamlede babam:
-Hayır, yanarsın. Diyordu. Sayısını hatırlayamayacağım kadar çok
tekrarlanmıştır bu döngü. Ama sonunda zafer benim oldu, babamın fark etmediği
bir an kucakladım sobayı. Babam çıldırmış gibiydi beni koruyamadığı için,
annemse: -Şimdi tamam işte. Dedi -Artık öğrendi ve bir daha dokunmayacak.
Yani
-Bir musibet bin nasihatten iyidir.
-Deneyimlemediğin bilgiye sahip
değilsindir.
Şimdi...
Bu meselden yola çıkarsak, hangisi daha
iyidir ve doğru sonuç doğurur?
Yanlış olduğunu düşündüklerinizin hayatını
çekilmez hale getirircesine kafasının etini yemeniz mi?
Yoksa doğruluğunuzu yaşayarak örnek olmak
mı?
Yaşamının tamamını, karanlıkta geçirmiş
birine ışığı anlatmaktan daha büyük bir abesle iştigal düşünemiyorum. Adamı
aydınlığa çıkarsanız veya aydınlığı adama gösterseniz çok daha gerçekçi ve
etkili olmaz mı? Yıllarca da anlatsanız, o karanlıktaki adamın deneyimlemediği
bir şeyi kabul etmesini nasıl umabilirsiniz? Kaldı ki, kabul etse bile ancak
dogma olarak kabul eder.
"Bir yolun doğru olup olmadığı, onu
izleyenlerin sayısıyla belirlenir." gibi aptalca bir düşünce içinde iseniz
şuna ne diyeceksiniz, merak ediyorum doğrusu?
Oldukça çok sayıda insan
Deodorantların kullanımının doğru olduğunu
hayatlarında uygulayarak savundular.
Ve sonuç?
Katliam denebilecek düzeyde dünyanın
dengesine olumsuz katkıda bulundular.
Oldukça çok sayıda insan
Kâfirlerin Allah'a kazandırılması
gerektiğine inanarak Allah adına, inanmayanları temizlemek için canla başla
çalıştılar.
Ve sonuç?
İzleri hala silinemeyen, köklü kinler oluşturmuş
soykırımlar.
Oldukça çok sayıda insan
Bazı insanların sahip olduklarını,
kendilerinin daha iyi değerlendireceğini düşünerek dev boyutlarda bir sömürü
düzeni oluşturdular ve bu düzeni korumak için kan dökmekten bile çekinmediler,
çekinmiyorlar.
Ve sonuç?
Dünyanın neredeyse her yerinde ardı arkası
kesilmeyen savaşlar.
Neden? Neden insan yaptıklarının sonuçlarıyla
değil de sebepleriyle değerlendiriyor kendini?
Neden? Neden insan hala bindiği dalı kesmekte
olduğunun farkına varmamakta inat ediyor?
Neden? Neden Hıristiyanların boğazları kesilerek
infaz ediliyorlar?
Neden? Neden Müslümanlar istisnasız terörist
addedilerek ülkeleri işgal ediliyor?
Neden? Neden Zenciler insanlığın pisliği gibi
görülüyor ve hala yok edilmeye çalışılıyor?
Neden? Hıristiyanlar ve Müslümanlar hala
birbirlerini kâfir olarak addediyorlar?
Ve Neden?
Neden tüm bu aptallıkları legalize etmek için Allah adını kullanıyorlar?
Eğer: Eğer Allah adil ise, kendisi
yargılayıp karşılığını vermeyecek midir tüm yapılanların?
Ve eğer: Eğer Allah adil ise, ey aptal
insanoğlu Allah adına yaptığını söylediğin bu katliamların da karşılığı
verilmeyecek midir?
Pis kokmak diye ürettiğiniz bir kavramdan
ötürü kokmamak için deodorantlara saldırdınız, artık kokmuyorsunuz,
kokamıyorsunuz çünkü delinen ozon tabakasından yeryüzüne ulaşan morötesi
ışınlar sayesinde pek çoğunuz kokmaya fırsat bulamadan kanserden ölüyorsunuz.
Devam edin, hızlı yaşayın. Emin olun
cesediniz yakışıklı olacak erken öleceğiniz için.