Bu sabah çook uzun süren bir ümitsizlik dönemini yıkan olayların belki de sonuncusunu yaşadım. Mutluyum.
Ümitsizdim, çünkü insanoğlu İncilde yazıldığı gibi amaçsızlığa terkedilmişçesine sürükleniyordu yaşam denilen döngüde. Kahreden ise bu sürüklenmenin doğal gidişata göre değil de, insanların kendi yarattıkları yalan istikballere doğru olmasıydı.
Ve ben bu gidişattan biraz korku, biraz tiksinti, vb. sebeplerle insanlarla ilişkilerimi minimize edip asosyal bir yaşam sürmeye başlamıştım.
Kızım doğdu sonra, Candan Erçetin'in şarkısındaki melekti o. Onda hayatın varoluşunu, gelişmesini ve o gelişmedeki rolümün ne denli önemli olduğunu gördüm.
Sonra 35 yıldır görüşmediğim bir arkadaşımı buldum. (İstanbul Rumları ve Göç Edenler sayfası üyelerinden Nazaret Davityan sayesinde.) O arkadaşımda ise aslından soyunmadan ve aslından soyunmalarını talep etmeden tüm insanları kabul edecek bir yürek gördüm.
Ve sonra İstanbul Rumları ve Göç Edenler sayfası!..
Her sabah günaydın diyen bir adam Face'de; Tanas'mış adı?..
Sonra bir kahvaltı daveti...
Daha sonrasında ise "Dünyada ve insanoğlunda görmek istediğine bakıyorsun, oysa karındaş olmadan kardeş olabilenler de var" diyen bir buluşma.
Dedim ki kendi kendime: -Kızının geleceğini inşa etmek için verdiğin çaba aynı zamanda insanoğlunun karanlığına kahretmek yerine paylaşmak için de harcanabilir ve göreceksin ki ne denli boş bir ümitsizlik içindesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder