Aşağıda gıda katkı maddelerinden renklendirici sınıfındakiler listelenmiştir: (E100~E200) | ||
E Kodu | İsmi | Fonksiyonu |
E100 | Kurkumin | Turuncu-sarı renklendirici |
E100(ii) | Turmerik | Turuncu-sarı renklendirici |
E101 | Riboflavin | Sarı renklendirici, vitamin B2 |
E101(ii) | Riboflavin- 5'- Fosfat | Sarı renklendirici, vitamin B2 |
E102 | Tartrazin | Sarı renklendirici, azo boyası |
E104 | Kunolin Sarı | Yeşil-sarı renklendirici, sentetik |
E106 | Riboflavin-5-Sodyum fosfat | Sarı renklendirici, vitamin B2 |
E107 | Sarı2G | Sarı renklendirici, azo boyası |
E110 | Sunset yellow FCF | Sarı renklendirici, azo boyası |
E120 | Karmin, Kokhineal | Kırmızı renklendirici, doğal |
E122 | Azorubin | Kırmızı renklendirici, azo boyası |
E123 | Amarant | Kırmızı renklendirici, azo boyası |
E124 | Ponso 4R | Kırmızı renklendirici, azo boyası |
E127 | Eritrosin | Kırmızı renklendirici, sentetik |
E128 | Kırmızı 2G | Kırmızı renklendirici, sentetik |
E129 | Alura kırmızısı AC | Kırmızı renklendirici, azo boyası |
E131 | Patent Mavi V | Mavi renklendirici, sentetik |
E132 | Indigotin | Mavi renklendirici, sentetik |
E133 | Parlak Mavi FCF | Mavi renklendirici, sentetik |
E140 | Klorofiller | Yeşil renklendirici, doğal |
E141 | Klorofil bakır kompleksleri | Yeşil renklendirici, sentetik |
E142 | Yeşil S | Yeşil renklendirici, sentetik |
E150a-d | Karamel | Kahverengi renklendirici |
E151 | Parlak Siyah BN | Siyah renklendirici, azo boyası |
E153 | Karbon | Doğal siyah renklendirici |
E154 | kahverengi FK | Kahverengi renklendirici, azo boyası |
E155 | Kahverengi HT | Kahverengi renklendirici, azo boyası |
E160a | Alfa-, Beta- ve Gama- Karoten | Doğal turuncu-sarı renklendirici |
E160b | Annatto, Biksin, Norbiksin | Doğal sarı renklendirici |
E160c | Paprika ekstraktı | Doğal turuncu renklendirici |
E160d | Likopen | Doğal kırmızı renklendirici |
E160e | Beta-apo-8'-karotenal | Doğal turuncu-sarı renklendirici |
E160f | Etil esteri beta-apo-8'-karotenik asit | Doğal turuncu-sarı renklendirici |
E161a | Flavoksantin | Doğal sarı renklendirici |
E161b | Lutein | Doğal sarı renklendirici |
E161c | Kriptoksantin | Doğal, sarı renklendirici |
E161d | Rubiksantin | Doğal, sarı renklendirici |
E161e | Violaksantin | Doğal, sarı renklendirici |
E161f | Rodoksantin | Doğal, sarı renklendirici |
E161g | Santhaksantin | Doğal turuncu renklendirici |
E161h | Sitranaksantin | Doğal, sarı renklendirici |
E162 | Pancar kökü kırmızısı | Doğal kırmızı renklendirici |
E163 | Antosiyaninler | Doğal kırmızı-mor renklendirici |
E170 | Kalsiyum karbonat | Beyaz renklendirici |
E171 | Titanyum dioksit | Beyaz renklendirici |
E172 | Demir oksitleri | Doğal kırmızı-kahverengi renklendirici |
E173 | Alüminyum | Metal (renklendirici) |
E174 | Gümüş | Metal (renklendirici) |
E175 | Altın | Metal (renklendirici) |
E180 | Lithol Rubin BK | Kırmızı renklendirici, azo boyası |
E181 | Tanenler | Sarı-beyaz renklendirici ve lezzet verici |
Not: | ilgilendiğiniz E-Kodu veya Adının üzerine tıklarsanız sizi ilgili web sayfasına yönlendirerek konu hakkında detaylı bilgi edinmenizi sağlarlar. |
27 Şubat 2011 Pazar
Gıda katkı maddeleri
Kanser Hakkında
Kanser, Latincede yengeç anlamına gelen "crab" sözcüğünden türetilmiştir. Yunanlı hekim Hipokrat, hastalığın başladığı bölgeden diğer organlara yayılmasını gözlemleyerek bu tanımlamayı yapmıştır.
Kanser vücuttaki bir hücre grubunun farklılaşarak, aşırı ve kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu meydana gelmektedir.
Normalde hücrelerin büyümesi ve çoğalması bir düzen içerisinde olmaktadır. Buna paralel olarak doku ve organlar da görevlerini normal olarak yapabilmektedirler. Ancak bu hücreler anormal şekil ve hızda büyümeye ve çoğalmaya başlarlarsa, tümör adı verilen kitle oluşumuna yol açarlar. Bu anormal hücrelerin köken aldığı organa göre hastalık adlandırılır. (Akciğer kanseri, meme kanseri, prostat kanseri vs.). Genelde tümör tespit edilmeden önce milyonlarca anormal hücre sayısına ulaşması gerekir. 1 cm büyüklüğündeki bir tümör kitlesi, yaklaşık 1012 (1 trilyon) hücreden meydana gelmektedir.
a. Tümör Çeşitleri
Başlangıç bölgeleriyle sınırlı kalan ve yavaş çoğalan hücrelerden oluşan tümörlere iyi huylu (benign) tümör adı verilir. Kistler, siğiller, benler ve polipler benign tümörlerdir. Bunlar vücudun diğer bölgelerine yayılmazlar. Ameliyatla tamamı çıkarılınca da tekrar büyümezler.
Kötü huylu (Malign) tümörler hızla büyüyen anormal hücrelerden oluşur. Bu tümörler diğer dokulara yayılarak oradaki normal hücrelerin yaşamını bozup bir çeşit istila yapmak eğilimindedirler. Malign hücreler, hızla üremelerini sağlayan özelliklere sahiptirler ve genetik yapıları bozulmuş olduğu için anormal proteinler üretirler. Malign hücreler bu özellikleri sayesinde, mikroskobik olarak diğer hücrelerden ayırt edilebilirler. Bu mikroskobik incelemeyi yapan bilim dalı da "Patoloji" dir.
b. Metastaz
Metastaz; kanserli hücrelerin köken aldıkları tümörden ayrılarak, lenf sistemine veya kan dolaşımına girerek diğer organlara taşınması demektir. Bir kere taşındıktan sonra kanserli hücreler hızla çoğalıp büyüyerek o organlarda yeni tümör kitleleri oluştururlar. Sonuçta organların fonksiyonları bozarak hastanın hayatını tehdit edebilirler.
c. Kanserin Sınıflandırılması-İsimlendirilmesi
Kanserler, ortaya çıktıkları organa veya köken aldıkları hücre-doku tipine göre sınıflandırılırlar. Organlara göre akciğer, mide, cilt kanseri gibi isimler alırken, hücre tipine göre karsinom, sarkom, lösemi ve lenfoma gibi ana başlıklar altında adlandırılır. Sonuçta; mide adenokarsinomu, akciğer küçük hücreli karsinomu, kemik sarkomu gibi tanımlardan bahsedilir. İnsana ait kanserlerin yarısına yakını akciğer, meme, prostat veya barsakta ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle araştırmaların çoğu bu alanlar üzerine odaklanmış durumdadır.
Kanser nasıl oluşur?
Kanserin hücre içindeki gelişimi hemen tamamlanmaz. Kanserli hücreye dönüşmeden önce, o hücrenin genetik bilgisinde (DNA'da) pek çok değişiklik olması gerekir. Hücrelerin anormal büyüme süreci adım adım gelişir. Her bir genetik değişiklik, hücreyi anormal büyüme sürecinde biraz daha ileriye taşır. Bütün hücrelerin genetik özellikleri tıpatıp aynı olmadığı için, genetik değişikliklerin ne zaman gerçekleşeceğini tahmin etmek imkansız gibidir. Dolayısıyla bazı kanser tipleri oldukça yavaş bir seyir gösterirken, bazıları ise hızla ilerleyip bir kaç ayda kişinin sağlığını bozabilir.
Kanserin evreleri
1. Evre, kanser hücreleri normal hücrelerden ayırt edilebilirler. Kanser hücreleri halen bölgeseldir (genellikle yerinde kanser olarak adlandırılır) ve tümörün cerrahi olarak alınması ile tam bir tedavi mümkündür.
2. Evre, tümör büyüklüğü artar. Kanser hücreleri yakın çevresindeki lenf düğümlerine ulaşabilir ve dokulara yayılma eğilimindedir.
3. Evre ile birlikte, tümör çevre bölgelere doğru ilerler.
4. Evrede, tümörler vücudun diğer bölgelerine yayılır.
Kanser kalıtsal mıdır?
Yakın akrabaları kanserden ölen pek çok kişi "kanser olacak mıyım?" kaygısını taşır. Yapılan bilimsel çalışmalar, birkaç özel durum dışında meme, akciğer, prostat, barsak ve deri kanseri de dahil pek çok kanserin %90-95'inin kalıtsal olarak geçmediğini belirtmektedir.
Karışıklık genellikle "genetik" ve "kalıtsal" kelimelerinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Bu iki kelime tam olarak eş anlamlı değildir. Kırmızı kan hücreleri hariç tüm hücreler gelişimimizi sağlayan, döllenmiş yumurtada bulunan kromozom ve genlerin birebir kopyalarını taşır. Deri, akciğer, mide hücreleri gibi vücudumuzun herhangi bir hücresinde bulunan kromozomlardaki genler çevre koşulları ile kimyasal olarak değişime uğrayarak normal hücrelerin kanser hücrelerine dönüşümüne sebep olabilir. Genler, kişinin vücut hücrelerinde sonradan değişime uğradığı için kanser genetik bir hastalıktır fakat ailesel bir hastalık değildir; çünkü kusurlu genler pek çok vakada aileden geçmemiştir.
Yakın akrabalardan birçoğunun kansere bağlı olarak hayatını kaybetmesi, kanserin kalıtsal bir hastalık olduğu anlamına gelmez. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, Amerika'da her beş ölümden birinin sebebinin kanser olduğunu göstermiştir. Eğer 10 tane yakın akrabanızı kaybettiyseniz, muhtemelen 2 veya 3'ünün ölüm nedeninin kansere bağlı olması ailesel değil istatistiksel bir sonuçtur. Eğer bu kişilerin hepsi sigara içiyorsa, 10 kişiden 3 veya daha fazlasının kansere bağlı olarak hayatını kaybetmesi şaşırtıcı değildir.
2. Dünya savaşındaki askerler ile yapılan bir çalışmada 15.000 tek ve çift yumurta ikizinin sağlık durumu savaşdan sonra takip edilmiş, kanser tanısı yönünden ikizlerde hiçbir farklılık gözlenmemiştir. Yani tek yumurta ikizlerinden birinin kansere yakalanması durumunda diğer ikizin de yakalanma oranı topluma göre daha fazla bulunmamıştır.
Kanser vakalarının çok azı ailesel faktörlerden etkilenir. Bu nadir grupta kansere duyarlı genler ailenin diğer üyelerine geçer. Bu genler direkt olarak kansere neden olmaz; fakat bu tür genleri taşıyan kişileri, kansere neden olan çevresel faktörlere daha duyarlı hale getirir.
Son yıllarda bazı kanserlere duyarlı genler tespit edilmiştir. Bu genlerin çoğunun belirli organlarda kansere neden olduğu görülmüştür: BRCA1 ve BRCA2 genleri meme ve over kanserlerine; APC, MSH2 ve MLH1 genleri de barsak kanserine duyarlıdır. Bu genlerin, mutant (anormal) kopyalarını taşıyan insanlarda bazı kanser tipleri topluma oranla daha sık gözlenir. Her şeye rağmen kişinin yaşam tarzı, (diyet, sigara, alkol tüketimi) kansere zemin hazırlaması açısından, bu genlerden daha etkili olduğu gözükmektedir.
Kanserde risk faktörleri
Kanserin tek bir nedeninden bahsetmek mümkün değildir, fakat bazı çevresel faktörlerin belirli kanser tiplerinin oluşumu ile ilgili olduğu kesinleşmiştir. Sigara ile akciğer kanseri ve ultraviole ışını ile cilt kanseri direkt ilişkilidir. Buradan çok fazla sigara içenlerin tamamı akciğer kanseri, aşırı güneş ışığına maruz kalanların da tamamı cilt kanseri olacak anlamı çıkartılmamalıdır, çünkü hiç sigara içmemiş bir kişide de akciğer kanserine rastlanabilir. Ancak sigara içenlerin, içmeyenlere göre 10-20 kat daha fazla akciğer kanseri riski taşıdığı kesindir.
Çevre, yaşam tarzı ve kalıtımdan oluşan faktörler kanserin sebepleri üzerinde rol oynar. Genlerinizle ilgili yapabileceğiniz fazla bir şey yoktur (en azından şu anda); fakat bu risk faktörlerinden bazıları sizin kontrolünüz altındadır. Bunları tespit ederek yaşamınızda gerekli değişiklikleri yapabilirseniz, kansere yakalanma ihtimalinizi azaltabilirsiniz.
Tütün ve Benzeri Ürünler
Tütün ve benzeri ürünler, ölümün en çok önlenebilecek sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tütünün her türlü kullanımı (çiğneyerek, enfiye şeklinde, aktif yada pasif) sağlığa zararlıdır ve kanser riskini artırır. Tüm akciğer kanserlerinin %85-90’ının ve diğer kanserlerle (ağız, gırtlak, yemek borusu, mide, pankreas, mesane, böbrek, serviks, lösemi ve muhtemelen kalın barsak) ilgili ölümlerin üçte birinin sebebi tütündür.
Risk oranı kullanılan tütün çeşidine, miktarına ve ne kadar süre ile kullanıldığına bağlı olarak değişmektedir. Günde bir paket sigara kullanan kişinin sigara içmeyenlere göre kansere yakalanma oranı 10-20 kat fazladır.
Alkol Bağımlılığı
Kronik Alkol Bağımlılığı, başta karaciğer kanserine ve özellikle sigara ile birlikte tüketildiğinde ağız, boğaz, yemek borusu ve gırtlak kanserine neden olabilir. Eğer içkiden vazgeçemiyorsanız kendinizi günde 2 kadehle sınırlamalı ve sigarayı da bırakmalısınız.
Beslenme
Diyet, yeterli miktarda sebze ve meyve tüketmeyen insanların kansere yakalanma oranı, tüketenlere göre iki kat daha fazladır. Bu korumayı meyve ve sebzelerdeki antioksidan ve folik asit sağlamaktadır.
Bazı Vitaminlerin, belirli kanser tiplerine karşı koruyucu olduğu görülmüştür. Buna rağmen vitaminlerin doğal kaynaklardan alınması tercih edilmelidir. Her zaman için doğal olanının daha sağlıklı olduğu akılda tutulmalıdır.Yüksek Yağ İçeren Diyet’in meme, rahim ve prostat kanseri ile bağlantılı olabileceği iddia edilmektedir. Yüksek oranda soya içerikli yiyeceklerin tüketilmesi, insanların çok fazla soya tükettiği Çin ve Japonya’da, Amerika’ya oranla daha az meme, barsak ve prostat kanseri görülmektedir. Bu durumun soya içeriğinde “Genisteine” adlı maddenin kanser hücrelerinin büyümesi için gerekli proteinlerin üretimini engellemesinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir.
Obezite (şişmanlık), ile prostat, rahim, barsak ve meme kanserinin bağlantılı olduğu öne sürülmektedir.
Özetle, ideal bir diyet, dengeli ve her gün en az 5 öğün sebze ve meyve, hububat, ekmek , tahıl (gerekli liflerin sağlanması için) ve düşük yağ içeren yiyeceklerin alınması ile sağlanabilir.
Viral Faktörler
Kronik enfeksiyonlar, dünyadaki kanserlerin yaklaşık üçte birinden sorumludur. Özellikle karaciğer kanseri Hepatit B ve Hepatit C virüslerinin kronik enfeksiyonları üzerine gelişmektedir.
Hepatit A, besinler ve kirli sulardan bulaşır, bir kaç haftada iyileşir ve karaciğer kanserine neden olmaz. Hepatit B ve Hepatit C virüsleri ise kan yolu ile bulaşır (kan nakli ile, enfeksiyonlu iğnelerin kullanılması ve bazı vakalarda cinsel ilişki ile).
Şistozomiyazis, parazitlere bağlı bir hastalıktır. Kirli sulardan bulaşır, barsak ve mesane kanserine zemin hazırlayabilir. Ülkemizde en çok GAP bölgesinde görülmektedir.
Papillom Virüsü, cinsel ilişki ile yayılır, serviks kanseri için yüksek risk oluşturur.
Helikobakter pilori, peptik ülserlerden sorumlu bir organizmadır ve mide kanseri ile bağlantılı olabileceği tespit edilmiştir.
Ultraviole Işınları ve Radyoaktif Maddeler
Ultraviole radyasyon; güneş, solaryum deride hasar oluşturarak cilt kanserine neden olabilir, bu yüzden 11:00 ve 15:00 arasında direk güneş ışığından uzak durulmalıdır. Bu saatler arasında güneşe maruz kalınacaksa, koruyucu kıyafetler giyilmeli ve açık yerlere en az 15 faktörlü kremler sürülmelidir.
İyonize Radyasyon, röntgen ışını, U.V. ışını ve enerjisi hücrelere ve kromozomlara zarar verir. 1945’de Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından sonra, hayatta kalan insanlardaki yüksek lösemi oranı, radyoaktivitenin kanser riskini arttırdığının kanıtıdır.
1986’da Ukrayna’da gerçekleşen Çernobil nükleer santral kazası yüksek oranda radyoaktivite, özellikle radyoaktif iyot, stronsiyum ve sezyumu atmosfere yaymıştır. Radyasyona bağlı hastalıklardaki artış bugün bile tırmanmaya devam etmektedir. Çocuklar, özellikle tiroid kanserine neden olan radyoaktif iyottan dolayı yüksek risk taşımaktadırlar; Ukrayna’da çocuklar arasında tiroid kanseri, nükleer kaza öncesine oranla 10 kat daha fazladır.
Kanserojen Maddeler
Kanserojen maddeler içerisinde sigara dumanı, böcek ilaçları, asbest, ağır metaller (kurşun, cıva, kadmiyum), benzen ve nitrozaminler gibi maddeler bulunmaktadır. Bazı endüstri alanlarında çalışan işçilerde normal nüfusta görülmesi beklenmeyen kanser tiplerine rastlanmaktadır. Örneğin, mezotelyoma çok nadir görülen bir kanserdir ve sıklıkla asbest elyafa maruz kalan insanlarda görülür.
Polivinil klorür (PVC) boruların ve diğer malzemelerin başlangıç maddesi olan Vinil klorür, ender rastlanan bir çeşit karaciğer kanserine neden olmaktadır.
Geçerli olan iş ve güvenlik düzenlemelerine göre, artık bu tip kanser tiplerine nadiren rastlanmaktadır. Endüstriyel kimyasalların neden olduğu kanserlerin toplam sayısı tütün ve diyetin neden olduğu kanserlerle karşılaştırıldığında çok azdır.
Günlük hayatta tükettiğimiz sözü edilen besinler, maruz kaldığımız kimyasal madde ve çevresel etkenlerin, miktara ve süreye bağlı olarak kanserojen etki gösterdiği unutulmamalıdır.
Kanserde tanı yöntemleri
Kanser gibi başlangıçta belirti vermeyen hastalıkların erken tanısı için en etkili yöntemdir. Kontrol amacıyla yapılan fizik muayenenin odaklandığı yer, yaşa, cinsiyete ve risk faktörlerine göre değişir. Doktorunuz, klinik belirti ve risk faktörlerinize göre bir muayene yapacaktır. Doktorunuza hala sağlıklı iken gidin…
Genel kontrol sırasında doktorunuz, potansiyel hastalık bölgelerini tahmin için özgeçmişinizle ilgili sorular soracaktır. Hiçbir şeyi gizlemeyin. Her soruyu dikkatlice düşünün, evet yanıtı verdiğiniz her soruyu da tartışın.Dikkatli ve tam bir fizik muayene son derece önemlidir.
Lenf bezlerinin muayenesi (boyunda, koltuk altında ve kasıkta) rektal muayene ve kadınlarda jinekolojik muayene yapılmadan tam bir fizik muayene yapılmış sayılmaz.
Fizik muayenenin ardından idrar kontrolü, gizli kanamanın tespiti için dışkının mikroskobik incelemesi ve kan testi yapılmalıdır.
Kanserin erken teşhisi için değişen aralıklarla bazı testler rutin olarak yapılmalıdır. Bu süre her hastada aynı değildir. Daha çok yaşa, cinsiyete ve kanser tipine göre değişir. Genellikle üst gastrointestinal bölgede (mide-yemek borusu) baryumlu grafi sıklıkla kullanılsa da, şüpheli bir bulgu olduğu zaman ileri teknikler denenmelidir (endoskopi gibi).
Bilgisayar yardımı ile dokunun farklı seviye ve kesitlerde incelenmesine yarayan özel bir görüntüleme yöntemidir. Bu işlem göğüs ve karın bölgeleri gibi vücudun belirli bölgelerinin detaylı analizi için kullanılmaktadır.
Endoskopi sayesinde vücudun iç bölgeleri, ucunda ışık ve bir mercek sistemi bulunan ince bir tüp aracılığıyla görüntülenebilirler. Bu muayeneler çalışılan bölgenin adı ile anılır; ( kolonoskopi barsağı, gastroskopi mideyi, bronkoskopi solunum sistemini inceler). Bu yöntemlerle dokulara direk olarak bakabilmek, şüpheli bölgeden bir parça almak ve analiz için laboratuvara göndermek mümkündür. Patolog hücreleri boyayarak mikroskop altında inceler ve kanserli olup olmadıklarını tespit eder.
Hastaya ağızdan veya damardan radyoaktif madde verilerek yapılır. Tarayıcı, değerlendirilecek bölgenin veya organın radyoaktivite seviyesini ölçer, kağıt ve film üzerine resmini basar. Radyonükleer tarama normal hücrelerden farklı özelliğe sahip kanser hücrelerinin radyoaktif maddeyi tutması prensibine dayanarak, hedef dokudaki anormallikleri ortaya çıkarır.
Fiziksel muayenede tespit edilen şüpheli bir bulgunun aydınlatılması amacıyla gerçekleştirilen tanısal bir yöntemdir. İnsanlar tarafından duyulamayan yüksek frekanslı ses dalgaları direkt olarak şüpheli bölgeye iletilir, bu dalgaların yansımaları(eko) sonogram adı verilen cihaz aracılığı ile monitörde görülebilen ve kayıt amaçlı olarak kağıda da basılabilen görüntüler üretirler. Ultrasonografi özellikle karın bölgesindeki kanserlerin tanısında yardımcıdır. (örn: pankreas, safra kesesi veya karaciğer).
Bilgisayar yardımıyla, yüksek manyetik alan kullanılarak vücudun değişik bölgelerinin detaylı olarak görüntülenmesini sağlayan tetkikdir. Radyasyon içermemektedir, elde edilen bilgi monitöre aktarılır ve daha sonra özel filmlere basılır. Endoskopi hariç, MR kanser hakkında yukarıda anlatılan tüm diğer tanısal işlemlerden daha fazla bilgi verir.
Kanserle ilgili teknik bilgi
Öncelikle kanseri hepimiz biliriz de jen nedir tahmin ederiz ama çoğumuz bilmeyiz.
İşte JEN ekinin anlamı örnekleriyle:
Jen=üreten anlamında bir ektir.
Örnek: oksijen=asit üreten, fotojen=ışık üreten, halojen=tuz üreten, hidrojen=su üreten, organojen=organizma üreten, kanserojen=kanser üreten, mutajen=mütasyon üreten
Kanser
Hücrelerin mütasyona uğrayarak kontrolsüz veya anormal bir şekilde büyümesi ve çoğalmasıdır. Günde vücudumuzda (DNA'da) yaklaşık 10.000 mütasyon olmasına rağmen savunma sistemimiz her milisaniye vücudumuzu tarar ve kanserli hücreleri yok eder.
Kanserojen
Hücrelerin Genetik kalıtsal biyolojik veya kimyevi yapılarını değiştirerek kontrolsüz ya da doğal işlevlerinden farklı nitelikte çoğalmalarına, dolayısıyla organizma içerisinde bulundukları konuma göre farklı kanser oluşumlarını yaratmalarına sebep olan fiziksel etmenlere verilen genel isimdir. Mutajen kavramı ile karıştırılmamalıdır. Kanserojen etmenler kimyasal fiziksel biyolojik veya radyoaktif olabilir.
Mutajen
Biyolojide canlı organizmaların DNA veya RNA gibi hücresel bilgi ve yönetim zincirlerinin moleküler yapısını değiştirerek söz konusu organizmanın doğal olarak beklenen seviyenin çok üzerinde mutasyona uğramasına sebep olan fiziksel veya kimyasal etmenlerdir. Nükleer radyasyon sonucu oluşan gama ve güneşten yayılan UV ışınımlar en bilinen doğal mutajenlerdendir