Harutyun
11 Mayıs 2025 Pazar
Hiç düşündünüz mü?
Ne büyük bir lütuftur,
Düşünmek...
Düşündüklerinden bilgi elde etmek...
Elde ettiğin bilgileri birleştirerek ve/veya kıyaslayarak yeni bilgiler türetmek...
Her türettiğin bilgi ile daha önce ne kadar cahil olduğunun farkına varmak...
Cehaletinle ne çok haksızlıklar ettiğini anlamak...
Bilerek küslüklerinden kurtulabilmek, af etmek, barışabilmek...
Hiç düşünmeden onların da korkuları olduğunu, olanaksızlıkların içlerini kemirmesine rağmen pes etmeksizin olası en iyi için çabaladıklarını... Yıllarca annem ve babamı kötü ebeveynler olarak düşünmüştüm. Suçlamıştım. Küsmüştüm.
Şimdi onlar yoklar. Ben daha bilinçliyim. Elli, altmış yıl geriye bu günkü bilgimle bakabiliyorum ve diyorum ki: Vah bana.
O günün şartlarında teşhis edilemeyen, edilse dahi sebepleri bertaraf edilemediği için sağaltılamayan majör depresyon yaşamakta olan zavallı (çektiği acıları anca anladığım için biraz da kendime bu zavallı) babamı her kes tembel olarak anlatırdı ve ben çocuk buna inanmıştım. Oysa adamcağız hala düşmeye devam etmekte olan bir çığ ile düşmekte imiş. Geç idrak ettim ama artık bir derdim yok babamla. Dilerim Allah da onun hakkında hükmetmez.
Ve zavallı anam. O zamanlar oyun olan, ancak büyüyünce kavrayabildiğim dramların ve fedakarlıkların kahramanı anam. Bir tarafı tutmaz felçli haliyle leğende çamaşır çitilerken; Şunun ucundan tut Arto. derdi ve ben de oyuna katılır tutardım.
Ya o kadın?
Çamaşırın yıkanması gerekliydi. Felçliydi. Değil yardımcı tutacak, belki de sabun alacak parası yoktu. Henüz ilkokula gitmekte olan oğluna çamaşır yıkatıyor olmanın yükü altında ezilmeyi sindirmesi gerekiyordu. Becerdi.
Güç, dirayet, vaz geçmeme, vs. vs.
Tüm bu özellikleri bünyesinde toplamış, kendi içinde hiç durmaksızın tuzla buz olurken, dışarıya tek bir şangırtı yansıtmamış, kendince oğlunu kendi yaşadığı kaderden kurtarmak için okutmaya çalışmış bir kadın.
Onunla da aramda hep bir husumet (kendi içimde. bana göre kötü ebeveyn idi) olmuştu. Ve fakat ine geç idrak ettim ama artık anamla da bir derdim yok. Dilerim Allah onun hakkında da hükmetmez.
Elbette anam bana özel.
Ama, tüm analar gerçek yılmak bilmez savaşçı kahramanlardır.
Bütün bunlara ilaveten teşekkür etmek istiyorum.
Anama, bana kazandırdığı soğuk kanlılık ve analitik düşünme yeteneğimden dolayı.
Ve babama öğrenmeyi sevdirdiği ve öğrenmeyi öğrettiği için.
Not: Resim; ben, kız kardeşim, annem ve babam.
27 Haziran 2022 Pazartesi
Mutlu öleceğim
Tüm bunları yazabiliyor olmamızın sebebi fizik varlığımız ise,
Tüm bunları ilan edebiliyor olmamızın sebebi fizik varlığımız ise,
vs.
vs.
BEN diyebiliyorum, çünkü; ruhumun farkında olduğu egoyu tanımlayan ve kabul eden zihnimin dürtüsünü fizik varlığım seslendiriyor.
Bunlardan hangisi daha az gerekli ve/veya gereksiz.
VARLIKın öngördüğünden daha iyisini bildiğimizi mi söylüyoruz. Veya VARLIK sahip olduğu tüm bilgiyi bize mi aktardı.
Sahip olduğumuz tüm bilgi eksik verilerle yola çıkılarak türetilen kurgulardan oluşuyor. Sorularımıza cevap arıyoruz. Bulamayınca en yakın olanı ele alıp türetiyor ve kendi cevaplarımızı yaratıyoruz. Yarattığımız bu cevaplara sadece biz sahip olup da yalnızlığa mahkum olmayalım diye de reddettiğimiz fizik varlığımızla ilan ediyoruz.
Çünkü korkuyoruz: Yalnızlıktan korkuyoruz. Ölümden korkuyoruz. Öldükten sonra yalnız kalmaktan ise öyle korkuyoruz ki; ölmek istemiyoruz.
Hülâsa: Hayatı o kadar çok seviyorum ki, mutlu öleceğim. Keşkesiz öleceğim. Yalnız, ama içinde olduğum büyük kalabalıkta öleceğim.
26 Mayıs 2022 Perşembe
4 Mayıs 2022 Çarşamba
21 Eylül 2020 Pazartesi
Allah İslam öncesi dönemde politeistik Mekke panteonunda bir put ile temsil edilmeyen tek ilah ve bir baştanrı idi.
Allah: ~ Ar allāh الله [#Alh] bir
tanrı adı ~ Aram elah, ēlāhā אֶלָהּ, אֵלַהּ [#Alh] a.a. ~ İbr eloah אֶלוֹהּ Tevrat
tanrısının adlarından biri < İbr/Aram el אֶל [#Al] tanrı,
özellikle Kenan halkının tanrısı ≈ Akad ilu bir tanrı adı
→ ilah
Not: İbranicede
zuhur eden -ah eklentisinin anlamı tartışılmıştır. Bir dişil
eki olma ihtimali gözardı edilemez. • Karahanlı döneminden (11. yy) günümüze
kalmış olan Türkçe İslami metinlerde Allah adına
rastlanmaz, teŋri, bayat, iḏi sözcükleri
kullanılır. Ancak 10. yy'dan itibaren Türkçe kullanıma girmiş olan çok sayıda
Arapça İslami terim göz önüne alındığında bu adın yokluğu tesadüf olarak
değerlendirilmelidir.
Kaynak: Nişanyan etimolojik sözlük
Allah:[a] (Arapça: ٱللَّٰه, romanize: Allāh (yardım·bilgi), Arapça
telaffuz: [ɑɫˈɫɑː(h)]), İbrahimî dinlerde geçen
tek Tanrı'yı
ifade eden Arapça sözcük.[2][3][4] Allah ismini Müslümanlar dışında ana
dili Arapça olan Yemen Yahudileri ve
bazı Mizrahi Yahudileri toplulukları
ile Malta'da
yaşayan Roma Katolikleri, Orta
Doğulu Semitik Hristiyanlar olan Aramiler, Maruniler, Süryaniler ve Keldaniler de
kullanır.[5]
Allah kelimesinin Arapça bir kelime
olmadığı iddiası mevcuttur[10] ve kelimenin
kökeni klasik Arap dilbilimciler tarafından yoğun olarak tartışılmıştır.[11]
MÖ 2000’lere dayanan
Kenan panteonunda “El” ya da “İl” baştanrı
konumundaydı. El her şeye kadir, ezeli ve ebedi, yer ile gökteki her şeyin tek
hakimi, her şeyi yaratan, yaratıcı, antlaşma yapan ahit tanrısı vs. gibi
niteliklere sahipti. El tanrısı Aramiceye Eloh veya Elaha ve İbraniceye Eloah
olarak geçmiş, Yeni Ahit’te “Eli” ve “Elohi” tanrı anlamında kullanılmıştır. İl
veya El sonu el veya il ile biten isimlerde görülmeye devam etmektedir. Gabri-el, Mika-el, Azrail, İsrafil, İsrael, Yişmael
(İsmail), Emanuel vb.[12] İslam öncesi
Arapça yazıtlarda Hristiyanların MS 6. yüzyılda El ve Eloha kelimelerini
kullandıkları bilinmektedir.[5]
Basra okulu onu irticali
bir kelime veya gizli, yüce gibi anlamlara gelen “lyh” kökünden türemiş “lah”ın
belirgin formu olarak değerlendirmişlerdir. Diğerleri ise kelimeyi Eski Suriye
dili veya İbraniceden ödünç alınma, çoğunluk ise Arapça Al-ilah’ın kısaltılarak Allah
şekline dönüştürülmesi olarak kabul etmişlerdir. Alimlerin çoğunluğu sonuncu
teoriyi benimser ve ödünç kelime teorisine şüpheyle yaklaşır.[13][14]
Allah anlayışı Mekke
dininde belirsiz bir anlama sahipti.[15][16] Allah veya ilah
sözcüğü bir isim veya unvandan daha çok bir sıfat olarak kullanılmış
olabilirdi.[15][17] Allah İslam öncesi dönemde politeistik Mekke
panteonunda bir put ile temsil edilmeyen tek ilah ve bir baştanrı idi.[18] Güney Arabistan
tanrılarından el-Lât, el-Uzzâ ve el-Menât Kur'an'da da anlatıldığı
şekliyle [19] Allah'ın kızları
olarak anılıyorlardı.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Allah
Allah: Etimoloji. Allah kelimesinin
etimolojisi üzerinde İslâm bilginleri, Arap dili uzmanları ve müsteşrikler
tarafından farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kelimenin herhangi bir kökten
türemiş olmayıp sözlük mânası taşımadığı ve gerçek mâbudun özel adını teşkil
ettiği, yahut sözlükte bir anlamı olsa bile gerçek mâbuda ad olunca bu anlamı
kaybettiği genellikle benimsenmektedir. Bununla birlikte onun çeşitli köklerden
türemiş olabileceğini söyleyenler de vardır. Bu ikinci grubun görüşleri şöyle
özetlenebilir: a) İlâh kelimesinden türemiş olup
başına harf-i ta‘rif getirilmiş, bir taraftan el-ilâh şeklinde
dildeki yerini almışken diğer taraftan kullanım sırasında dile kolaylık
sağlamak maksadıyla asıl kelimenin hemzesi kaldırılmış, lâmlar birleştirilmiş
(idgam) ve azamet ifade eden kalın bir ses verilerek Allah tarzında
okunmuştur. İlâh kelimesi ise “kulluk etmek” mânasındaki elehe-ye’lehu veya
“hayret ve şaşkınlık içinde kalmak, gönülden bağlanıp sığınmak”
anlamındaki elihe-ye’lehu ve velihe-yevlehu kökünden
ism-i mef‘ûl mânasında bir masdar olup “tapınılan, yüceliğinin karşısında
hayrete düşülen, gönülden bağlanılıp sığınılan” mânalarını ifade eder. Ancak
ilâh, hak mâbud için olduğu gibi bâtıl tanrılar için de kullanılmıştır
(bk. İLÂH). b) “Gizlenmek,
duyu idrakinin fevkinde olmak” anlamındaki lâhe-yelîhu kökünden leyh ⟶ lâh kelimesinden türemiş olup “duyu idrakinin
ötesinde bulunan” demektir. Lâh kelimesinin başına harf-i ta‘rif getirilerek
lâmlar birleştirilmiş ve Allah kelimesi elde edilmiştir. c) Daha
çok yabancı yazarların gösterdiği bir temayüle göre Allah lafzı, Câhiliye
Arapları’nın putlarından olan el-Lât (اللات) veya
Ârâmîce elâhâ (الاها) kelimelerinden alınmıştır.
Allah kelimesinin
etimolojisi hakkında ileri sürülen ve sayısı otuza yaklaştığı kaydedilen
(bk. Lisânü’l-ʿArab ve Tâcü’l-ʿarûs, “elh” md.leri; Râzî, I, 121-127)
eski farklı görüşler ve bunlara ilâve olarak öne sürülen yeni iddialar (bk.
Cevâd Ali, VI, 23-24, 116-118), başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere İslâm
literatürünün sunduğu Allah anlayışı karşısında fazla bir önem taşımaz. Bununla
birlikte ortaya konan bütün görüş ve iddialar bir arada değerlendirildiği
takdirde kelimenin zengin mânalı ve Arapça asıllı ilâh lafzından türemiş olduğu
kanaati ağır basacaktır. Allah kelimesi İslâm öncesi Arap dili ve edebiyatında
“ilâh, tanrı” anlamında kullanılmış ise de (aş.bk.) bu kullanımın konu ile
ilgili İslâmî nasların semantik örgüsünden anlaşılan Allah kavramıyla
münasebeti yok denecek kadar azdır. İslâm bilginleri bu kelimenin tarifini, aynı
anlama gelen bazı kelime farklılıklarıyla şu şekilde yapmışlardır: “Allah,
varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere lâyık bulunan zâtın adıdır” (الله اسم للذات الواجب الوجود والمستحق
لجميع المحامد)
(Tehânevî, “el-ulûhiyye” md.). Tarifteki “varlığı zorunlu olan” kaydı, Allah’ın
yokluğunun düşünülemeyeceğini, var olmak için başka bir varlığın desteğine
muhtaç olmadığını ve dolaylı olarak O’nun kâinatın yaratıcısı ve yöneticisi
olduğunu; “bütün övgülere lâyık bulunan” kaydı ise yetkinlik ve aşkınlık ifade
eden isim ve sıfatlarla nitelendiğini anlatmaktadır. Allah kelimesi İslâmî
naslarda bu tarifin özetlediği bir kavram haline gelmiş, gerçek mâbudun ve tek
yaratıcının özel ismi olmuştur. Bu sebeple O’ndan başka herhangi bir varlığa ad
olarak verilmemiş (bk. Meryem 19/65), gerek Arap dilinde gerekse bu lafzı
kullanan diğer müslüman milletlerin dillerinde herhangi bir çoğul şekli de
oluşmamıştır.
İslâm öncesinde Araplar’ın puta taptıkları
bilinmektedir. Kur’an’da bu konuya sık sık temas edilmekte, bazı âyetlerde putların
isimlerinden de söz edilmektedir (meselâ bk. en-Necm 53/19-20; krş. el-A‘râf
7/180; Râzî, Tefsîr, IV, 477). Bununla birlikte onların, muhtelif kabilelere
ait olmak üzere sayısı yüzlerle ifade edilen putların üstünde bir yüce tanrının
bulunduğu inancını taşıdıkları da anlaşılmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm, onların
deyişiyle “Allah”, “azîz” ve “alîm” diye adlandırdığı bu yüce tanrının
kendilerini ve bütün kâinatı yarattığına, güneşi ve ayı belli bir nizama
bağladığına, yağmur yağdırmak suretiyle yeryüzünü canlıların beslenmesine
elverişli hale getirdiğine inandıklarını haber vermekte (meselâ bk. el-Ankebût
29/61, 63; ez-Zuhruf 43/9), ayrıca onların bu Allah adına yemin ettiklerini
(el-En‘âm 6/109; en-Nahl 16/38), hayatlarının sıkıntılı ve tehlikeli dönemlerinde
O’na sığındıklarını (el-En‘âm 6/40-41; Yûnus 10/22) ve O’nu Kâbe’nin rabbi
kabul ettiklerini (Kureyş 106/3) ifade etmektedir. Yine Kur’an, Câhiliye
Arapları’nın bu yüce tanrı (Allah) inancının yanında putlara tapmalarının,
putların kendilerini Allah’a yaklaştıracağı ve O’nun nezdinde şefaatçi olacağı
kanaatine bağlı olduğunu haber verir (bk. Yûnus 10/18; ez-Zümer 39/3). Diğer
bazı âyetler, Câhiliye Arapları’nın “yüce tanrı” anlamındaki Allah inancının
başka belirtilerine de temas eder (bk. Cevâd Ali, VI, 104-105).
Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/allah#1
Allah: Etimolojik
olarak, Allah ismi muhtemelen Arapça al-Ilāh ,
"Tanrı" nın kısaltılmış
halidir . İsmin kökeni , İbranice İncil'de ( Eski Ahit ) kullanılan tanrı
kelimesinin il , el veya eloah olduğu en eski Semitik yazılara kadar
izlenebilir . Allah, Tanrı için standart Arapça kelimedir ve Arapça
konuşan Hıristiyanlar ve Yahudiler ile Müslümanlar tarafından
kullanılır. Özellikle İslam ile kelimenin dernek İslam'ın kutsal dili
olarak Arapça'nın özel statü gelen kutsal ,Kur'an : orijinal dilinde Kur'an Allah'ın
değişmez kelime olarak kabul edilir, çünkü Tanrı'nın kendini tarif
inanılmaktadır Arap dili olarak Allah'ın .
Kaynak: https://www.britannica.com/topic/Allah
Yaratılış 1:3 bu kez Allah Teʿâlâ aydınlık olsun
dėdi de aydınlık oldu
Yaratılış 2:5 ve henüz yerde olmayan sahrânıŋ cümle fidânlarını hem bitmezden evvel
tarlanıŋ cemîʿ otunu zîrâ Taŋrı Allah Teʿâlâ dahi yer üzerine
yağmur yağdırmadı ve yeri nadas ėtmek içỉn âdam yok idi
1665 Ali Bey çevirisi. (İlk Türkçe tercümedir.)
Bunun da yanısıra kullanageldiğimiz Kitab-ı
Mukaddes'te kullanılan "RAB" "Rab" "rab" aslen üç
farklı kelimedir (YAHWEH, ELOHİM ve ADONAİ). Mütercimler bu üç kelimenin de
aslını kullanmamayı tercih etmişler ve hepsine de rab demişlerdir. Bu ve
benzeri bir çok değişiklik mevcuttur.
Aslı bırakarak kelimelerle oyalanmak, kelimelerde
huzur bulmak veya kelimelerden rahatsız olmak; bir Torah uzmanının bana
söylediği "KELİME FETİŞİSTİ" olmamıza yol açabilir.
Nacizane önerim kitabı çok dilli okumaya çalışmaktır.
Nitekim; " Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak" diye
yazılmıştır.
SELAMETLE KALIN
25 Kasım 2016 Cuma
Merakımı celbetmiştir her daim!
-Çünkü; ziyadesiyle yüzeyselleşmiş bir ilişkiler yumağı içinde yuvarlanmaktayız. İnsanların eylemlerini gerçekten ve derinlemesine deneyimleyebilecek denli uzun ilişkilerimiz olamıyor maalesef. Hal böyle olunca da tüketim toplumu temayüllerine göre ilişkileri de hızla alıyoruz hayatlarımıza ve çıkarıyoruz.- Peki ama; yandaki resimden yola çıkacak olursak "sadakası olsun" denilen iyiliklerin yapıldığı kişilerin hiç mi iyiliği olmamıştır bu zat-ı muhteremlere.
Hep mi mazlumdur bu ve benzeri sözleri paylaşanlar? Hiç mi zulme ortak olmamışlardır? Hadi bunu da geçtim, bir de kendisini Hıristiyan olarak addedenler paylaşmıyorlar mı bu türden laf-ı güzafları; işte o zaman gerçekten diyorum ki: -Bu ne yaman çelişki anne.
Matta 19:17 Ve İsa ona dedi: "Acaba neden bana iyi diyorsun? Birden yani Tanrı'dan başka hiç kimse iyi değil. Diyen bir Mesih'in takipçiliğini ad olarak taşıyan birinin böylesi laflar etmesi ne denli gerçekçi ve inanılır olabilir?
30 Nisan 2016 Cumartesi
İnsanoğlu
Bu gün cadde kenarından yürürken, hatalı sollama yapan bir araç yüzünden tüm şoförler kornaları tüm gücüyle öttürdüler. Ben ise: -Ne bağırıyorsunuz? Bağırtı sorunu çözüyor mu? dedim kendi kendime.
Hemen akabinde: -Sen ne yapıyorsun sanki? Doğrudan seni ilgilendiren sorunlarda adeta yeri göğü inletmiyor musun? Gücün yetiyorsa yıkıp dökmüyor musun? Tokatlamıyor, dövmüyor musun?
Utandım doğrusu kendimden. Geçmişimdeki şiddet içerikli tavırlarım geldi aklıma, içim acıdı.
Klasik otomatik savunma mekanizmaları devreye girdi hemen.
-Her kes çok mu farklı sanki? Nihayetinde senin de bu şiddet eğilimli toplumun bir unsuru olarak, şiddete yatkın olman kaçınılmaz.
Tabii ki bu son derece saçma ve hatta benle çelişen bir savunma. Uzun yıllar boyunca kestiğimin kesik kalması için çalıştım. Daima olmasa da genellikle de beceriyorum diyebilirim.
Yine de savunma mekanizması devreye girmişti bir kez ve sürüyle düşünce üşüşüyordu beynime.
Bak şuna; çok değil, bir bir buçuk yıl önce karı pazarlıyor dediği ve iletişiminin dahi olmasını istemediği adamla bu gün yan yana resim çektirip sosyal medyada paylaşıyor. Bir başkası ile aynı iş yerinde çalışmaya başladı, ki onun için de demediğini bırakmamış ve hatta suratına tüküreceğini falan söylemişti. Ya bu gün ne değişti de aynı iş yerinde aynı bölümde çalışmaktaydı. vs. vs.
Tüm bunlar ben'e savunma olamaz tabii ki. Tüm sen'ler ne yaparlarsa yapsınlar, kendileri dahil her kese ne denli iki yüzlü davranırlarsa davransınlar, ben yanlışım.
Tek tesellim henüz diriyim, farkındayım ve özellikle kendime karşı, ama her kese karşı iki yüzlülükten vazgeçebilmek için çaba sarf ediyorum;.